23 Haziran 2012 Cumartesi

Bir Koreli ile Bir Günlük İstanbul...



 Yeseung  ( 예승) ile Bir Günlük İstanbul




       Güney Kore’de okuyan biricik kardeşim Betül'ün  arkadaşı Yeseung ile güzel bir İstanbul turunu konuk edeceğim bugün sayfalarıma (^.^)

        Yeseung kendi için hazırladığı ülke turlarında İstanbul’a 2 gün vermiş :D ve bu 2 günde nereleri gezebileceği konusunda gerçekten yardımcı olmak da çok zor olacağa benziyordu.Betül’ün aracı olmasıyla facebooktan konuşmaya başladık ve ona bu 2 günlük İstanbul turunda yarım yamalak Korecemle yardım etmeye razıydım :) Öncelikle nerelere gitmek istediğini sordum ardından birlikte 2 günlük bir gezi planı yaptık.Birkaç gün önceden internetten gezeceğimiz yerler hakkında biraz daha ayrıntı araştırma yaptım.Dün geceden çantama Korece sözlüklerimi,Korece İstanbul rehberini ve İstanbul haritamı koydum.Kıyafetlerimi ayarladım ve daha önceki günlerden kalan yorgunluğumu atamamış halde gecenin geç saatinde uykuya doğru yol aldım.
        Ve günlerden Perşembe sabah saat 07.00 uyanır uyanmaz yüzümü bile yıkamadan facebooka baktım Yeseung İstanbul’a varmıştı .Saat 09.00 da beni Sultanahmet’e bekliyordu.Öyle planlamıştık ama sevgili İstanbul trafiğimiz sayesinde böyle gerçekleşemeyecekti  ve 10.00 olacaktı. Eminönüne varır varmaz Yeseung’ın gezisi için olmazsa olmaz İstanbul kartı aldım ve koştur koştur tramvaya bindim.Evet! Sultanahmet’e vardım.Bu esnada facebooktan sürekli haberleşiyorduk çünkü telefon sorunumuz vardı .Önce Ayasofya’ya gidip yeni mezun olan biri olarak son öğrencilik hakkımı kullandım,müze kartı aldım :) Sonra da Yeseung ‘la sözleştiğimiz yerde buluştuk.Hahaha bana “beni tanıyabilecek misin? Ben senin yüzünü bilemeyebilirim.”demişti.Problem yoktu çünkü ben onu görür görmez tanıdım :D veeeee o meşhur karşılama: “Yeseunga!!!Annyeonghaseyo!!!(안녕하세요!)” gelen karşılık: “O!! Merıbe(메르베)(Merve)  :D “  Yeseung’a İstanbul kartını ve rehberini verdim,kendi elime de sözlüğümü ve haritamızı aldım:) ilk durağımız Ayasofya!!! Kuyrukta beklerken biraz birbirimizi tanıyoruz,kaç kardeşiz,nerde ne okuyoruz,ailemiz nerde,biz kaç yaşındayız…Öğreniyorum ki ben Yeseung’ın Unnie (언니) (Abla) si oluyorum :D hahaha…Ayasofya her zaman kalabalıktır ama bugün bir ayrı kalabalıktı ama şansımıza hava çok sıcak değildi bugün. Gün boyu rüzgar estikçe biz birbirimize “ ohh!serin serin! “dedik.Ayasofya gezimizde Yeseung’da dikkatimi çeken şeyse.İslamiyetle ilgili olanlar hakkında daha fazla soru soruyor olmasıydı.Müezzin nerede duruyor?,İmam nerede duruyor?,Günde 5 kez namaz kılınıyor değil mi?,Minber de ne oluyor?...Önce diğerlerini  zaten biliyor diye düşündürecek bu soruların cevabını biliyordum.Önceden Betül’den öğrenmiştim.Yeseung , Katar bursu kazanmıştı ve İslamiyet’e karşı aşırı bir ilgisi var,araştırıyor ve Arapça öğreniyordu :) Tam İmam’ın durduğu kısımdaydık ve namazdan söz ediyorduk.O an Yeseung beni  hayatımda ilk kez tecrübe ettiğim bir soruyla baş başa bıraktı :”Namaz vakti ne zaman? Sen Müslümansın ben Müslüman değilim.Ama ben namaz kılmak istiyorum. Kılabilir miyim? Sultanahmet camiine girebilir miyim?” O an ne diyeceğimi şaşırdım.Evet ! Camiye girebilirdi,ama namaz kılmak?! Ben o esnada bir şey söylemeyip öyle dalınca Korece olarak anlamadığımı düşündü ve İngilizce tekrar etti söylediklerini.Benim zorla ağzımdan çıkan kelime ise: “Bilmem ki?” Sonra Yeseung yapacağını yaptı.Hüzünle karışık bir gülümsemeyle baktı ve çantasından bir başıörtü çıkardı. Sırf burada namaz kılmak istediği için bunu yanında getirdiğini söyledi ve birlikte namaz kılıp kılamayacağımızı sordu. Ben bu insana hayır diyemezdim.Ondaki o istek belki de güzel şeylere vesile olacaktı.Ve ona :”O halde istiyorsan birlikte kılarız”dedim.Ayasofya’dan sonra meşhur Sultanahmet Köftecisine gittik ve afiyetle yemeğimizi yedik,ardından Yerebatan Sarnıcı’na gittik.Orda Koreli bir grup vardı arada onlara takıldık ki Yeseung bu sayede benim anlatabildiğimden daha çok şey öğrenebilsin diye :D Sonrasında ; Arasta Bazaar’a gittik ordayken ezan okunmaya başladı o sırada bir mağzadaydık ve Yeseung ezanı duyar duymaz :” Namaz! Namaza gitmeliyiz değil mi? “dedi.O esnada esnaf bize bir şeyler satmakla meşgulken hayırlı işler çıkmalıyız dedim.Neden dedi namaz kılacağız dedim. “O da mı ?” diye sordu.Evet dedimJ Koştur koştur gittik ama koşarken aklımda cemaatle namaz kılınırken yabancıları camiye almadıkları geldi.Ve haklı çıktım.Durumu Yeseung’a anlattım elinde başıörtüsü üzgün üzgün :”Peki sonra giremeyecek miyiz?Nasıl olacak?” diye sordu.O an hala bilmiyorum ama yanlış bir şey yapmış da olabilirim :(  Görevliye benimle girip giremeyeceğini sordum,namaz kılacaksanız ve o bir köşede oturacaksa olabilir dedi.Ve biz Yeseung’ın gözlerindeki ışıltı ile içeri girdik.Vakit öğle vakti …Yanımda durdu.Ona önce 4 rekat kılacağımızı söyledim.İslamiyetle ilgileniyordu ama namazın nasıl kılındığını bilmiyordu.Zaten bize bakarak yapacaktı .İlk 4 rekat sünneti o kendi bildiği gibi yaptı.Cemaatle kıldığımız farzda ise bizi taklit etti.Namaz bittikten sonra okunan sureleri sonuna kadar dinledi.Ve söylemeliyim ki namaz duası ederken öyle bir ağlama geldi ki..Ancak umarım gerçekten çok yanlış bir şey yapmamışımdır.Herkes namazını bitirince fotoğraf çekmeye başladı .Çıktığımızda çok mutluydu.Sürekli teşekkür etti. 
          Ardından tramvaya binip Beyazıt’a “Kapalı Çarşı” ya gittik.Yeseung, tüm kapalı çarşı gezimizden şöyle bir sonuca vardı: Halı,takı,camlar ve gümüş eşyalar ,el sanatları(çini),çaylar…:) Ordan Mahmutpaşa’nın o kalabalık sokaklarından yürüyerek önce Mısır Çarşısı sonra Eminönü’ne gittik.Mısır Çarşı’sında amacımız Türk lokumu almaktı.Uğradığımız ilk yerde müthiş bir karşılama vardı.Daha ağzımızı açmadan elimize lokumlar tutuşturuldu.Yılardır giderim Mısır Çarşı’sına böyle bir şey görmedim.İŞTE!! Bir turistle gezmenin yararları burada görülüyor:D:D:D O kadar ok lokum ikram ettiler ki artık almalıydık:D Yeseung hala düşünürken satış yapan abi:”Kız bak sen çok uyanık görünüyorsun “ dedi. Sonra da “Yoksa Kayserili misin ?” dedi. Vee Yeseung bana sürekli ne dediğini soruyordu .Ama elbette bunların Korece’de karşılığı yoktu gel de anlat.Ahh abi :D:D uyanıklığı anlatabildim ama Kayserili’yi asla!! Aman nasılsa aynı kapıya çıkıyordu :):) Lokumları koyarken başladılar bana soru sormaya:”Sen Kore’de mi yaşıyorsun? Nerden tanışıyorsunuz? Nasıl buluştunuz?” …Biran önce kaçmalıydıııııkkkk…..O.o Sonra çaylara baktık ama çok pahalılardı,almadık. Haha çaylara bakarken ben hep Yeseung ile Korece konuşuyordum,fiyatlarını söylüyordum,ne işe yaradıklarını anlatıyordum .Satıcı başladı benle İngilizce konuşmaya :D:D Etrafıma bakıyorum,donuk donuk bakıyorum kafam sonradan dank etti:D:D “BEN TÜRKÜM!!:D:D” dedim.”Öylemiiii! Ya niye söylemiyorsun ?”dedi.Anlamadım ki uzaktan Koreli gibi mi duruyordum.Mısır Çarşısından Eminönü’ne geçtik ,amacımız Türk Kahvesi ve Kahramanmaraş Dondurmasına biran önce ulaşmaktı…Ama Eminönün’de değil de Taksim’de bunu yapmak gerekiyordu ve biz de Galata Köprüsünde balık kokusu ve rüzgar ile Karaköy’e saldık kendimizi.O kadar yorulmuştum ki,Yeseung da tık yoktu :D ama ben fena durumdaydım o yüzden yürüyerek çıkmaktan vazgeçtik.İstiklal’deki kiliseye de girdik .Dinlenmek için gibi oldu sonradan :D sadece girdik oturduk ve çıktık :) Yeseung birkaç çay almak istiyordu özellikle elma çayı ama kapalı çarşıda pahalı olduğundan başka yere götürdüm onu 14 lira olan çayları 12 ye indirttim ve ona 12 lira vermesini söylediğimde “NEDEN?!” diye sordu.Pazarlık Korelilerin pek alışık olmadığı bir durum :) Türk kahvesini iyi yapan yere ulaşalım diye İstiklal’de yürürken bir baklavacı gördüm.Yeseung’a baklavayı anlatırken dedim gel bir bakalım.İçeride Türk tatlıları vs  de vardı.Baklava alması zordu çünkü uzun bir yolculuğa çıkacaktı ve para da çok harcamak istemiyordu.Ordakilere rica ettim.Bir tane tadımlık verebilirler mi diye.İkimize de ikişer tane tadımlık verdiler.Ama öyle bir tadımlıktı ki anlatamam.Tadı hala damağımda.Yedikten sonra Yeseung cüzdanını çıkardı :)  “Ne yapıyorsun? Yeseung bu ikram,hediye!” dedim.Yeseung’ın tepki yine belli :”Neden? Nasıl?” Çooook teşekkür ederek ordan çıktık veeeeeee artık Türk kahvesi içmeli kendimize gelmeliydik.Muhteşem bir Türk kahvesi içtik.Uzunca dinlendik.Ama yasak olmasına rağmen orda sigara içenlere sinir olduk O.o Orda bir karar aldık: Yeseung akşam Galata Kulesine çıkmak istiyordu ve akşam saat 21.00 da oluyordu.Bu da daha 3 saat var demekti.Benim Korece hocam ile görüştükten sonra ayrılacaktık.Yarın da o yalnız takılacak ve akşam 19.00 da Avrupa’ya uçacaktı. Kahvemizi içerken bana Kore’den getirdiği hediyeleri verdi :) Kore çayı maskesi ve vücut sabunu …Kore’nin kozmetik ürünleri meşhur!!Malum güzellik takıntıları var azcık :) ve benim meşhur defterime güzel hatıralar yazdı (^.^). Çıkıp Shim hocaya gittik,Kim hocam da ordaydı.Güzel bir sohbetten sonra ben dersimi ekmiş olarak Yeseung’la çıktım.Ben namaza gidecektim o da artık yalnız gezecekti .Ayrılırken sıkıca sarıldık birbirimize…Tekrar geldiğimde yine seninle gezmek istiyorum dedi…:) Benim için çok güzel bir tecrübe oldu.Gerçekten çok yoruldum ama çok memnundum…Yüzüm uzun süre bu tecrübe ile gülümseyecek.Seni tanıdığım için çok mutluyum Yeseung :):)  Umuyorum Ramazan’da buraya geldiğinde ben de burada olurum sevgili arkadaşım … Saranghae   사랑해!! ^^

2012년 6월 21일 (21 Haziran 2012)