Güney Kore’de okuyan biricik
kardeşim Betül'ün arkadaşı Yeseung ile
güzel bir İstanbul turunu konuk edeceğim bugün sayfalarıma (^.^)
Yeseung kendi için hazırladığı ülke
turlarında İstanbul’a 2 gün vermiş :D ve bu 2 günde nereleri gezebileceği
konusunda gerçekten yardımcı olmak da çok zor olacağa benziyordu.Betül’ün aracı
olmasıyla facebooktan konuşmaya başladık ve ona bu 2 günlük İstanbul turunda
yarım yamalak Korecemle yardım etmeye razıydım :) Öncelikle nerelere gitmek istediğini sordum ardından birlikte 2 günlük bir gezi
planı yaptık.Birkaç gün önceden internetten gezeceğimiz yerler hakkında biraz
daha ayrıntı araştırma yaptım.Dün geceden çantama Korece sözlüklerimi,Korece
İstanbul rehberini ve İstanbul haritamı koydum.Kıyafetlerimi ayarladım ve daha
önceki günlerden kalan yorgunluğumu atamamış halde gecenin geç saatinde uykuya
doğru yol aldım.
Ve günlerden Perşembe sabah saat
07.00 uyanır uyanmaz yüzümü bile yıkamadan facebooka baktım Yeseung İstanbul’a
varmıştı .Saat 09.00 da beni Sultanahmet’e bekliyordu.Öyle planlamıştık ama
sevgili İstanbul trafiğimiz sayesinde böyle gerçekleşemeyecekti ve 10.00 olacaktı. Eminönüne varır varmaz
Yeseung’ın gezisi için olmazsa olmaz İstanbul kartı aldım ve koştur koştur tramvaya
bindim.Evet! Sultanahmet’e vardım.Bu esnada facebooktan sürekli haberleşiyorduk
çünkü telefon sorunumuz vardı .Önce Ayasofya’ya gidip yeni mezun olan biri
olarak son öğrencilik hakkımı kullandım,müze kartı aldım :) Sonra da Yeseung ‘la
sözleştiğimiz yerde buluştuk.Hahaha bana “beni tanıyabilecek misin? Ben senin
yüzünü bilemeyebilirim.”demişti.Problem yoktu çünkü ben onu görür görmez
tanıdım :D veeeee o meşhur karşılama: “Yeseunga!!!Annyeonghaseyo!!!(안녕하세요!)” gelen karşılık: “O!! Merıbe(메르베)(Merve) :D
“ Yeseung’a İstanbul kartını ve
rehberini verdim,kendi elime de sözlüğümü ve haritamızı aldım:) ilk durağımız
Ayasofya!!! Kuyrukta beklerken biraz birbirimizi tanıyoruz,kaç kardeşiz,nerde
ne okuyoruz,ailemiz nerde,biz kaç yaşındayız…Öğreniyorum ki ben Yeseung’ın
Unnie (언니) (Abla) si oluyorum :D
hahaha…Ayasofya her zaman kalabalıktır ama bugün bir ayrı kalabalıktı ama
şansımıza hava çok sıcak değildi bugün. Gün boyu rüzgar estikçe biz birbirimize
“ ohh!serin serin! “dedik.Ayasofya gezimizde Yeseung’da dikkatimi çeken
şeyse.İslamiyetle ilgili olanlar hakkında daha fazla soru soruyor
olmasıydı.Müezzin nerede duruyor?,İmam nerede duruyor?,Günde 5 kez namaz
kılınıyor değil mi?,Minber de ne oluyor?...Önce diğerlerini zaten biliyor diye düşündürecek bu soruların
cevabını biliyordum.Önceden Betül’den öğrenmiştim.Yeseung , Katar bursu
kazanmıştı ve İslamiyet’e karşı aşırı bir ilgisi var,araştırıyor ve Arapça
öğreniyordu :) Tam İmam’ın durduğu kısımdaydık ve namazdan
söz ediyorduk.O an Yeseung beni
hayatımda ilk kez tecrübe ettiğim bir soruyla baş başa bıraktı :”Namaz
vakti ne zaman? Sen Müslümansın ben Müslüman değilim.Ama ben namaz kılmak
istiyorum. Kılabilir miyim? Sultanahmet camiine girebilir miyim?” O an ne
diyeceğimi şaşırdım.Evet ! Camiye girebilirdi,ama namaz kılmak?! Ben o esnada
bir şey söylemeyip öyle dalınca Korece olarak anlamadığımı düşündü ve İngilizce
tekrar etti söylediklerini.Benim zorla ağzımdan çıkan kelime ise: “Bilmem ki?”
Sonra Yeseung yapacağını yaptı.Hüzünle karışık bir gülümsemeyle baktı ve
çantasından bir başıörtü çıkardı. Sırf burada namaz kılmak istediği için bunu
yanında getirdiğini söyledi ve birlikte namaz kılıp kılamayacağımızı sordu. Ben
bu insana hayır diyemezdim.Ondaki o istek belki de güzel şeylere vesile
olacaktı.Ve ona :”O halde istiyorsan birlikte kılarız”dedim.Ayasofya’dan sonra meşhur
Sultanahmet Köftecisine gittik ve afiyetle yemeğimizi yedik,ardından Yerebatan
Sarnıcı’na gittik.Orda Koreli bir grup vardı arada onlara takıldık ki Yeseung
bu sayede benim anlatabildiğimden daha çok şey öğrenebilsin diye :D Sonrasında
; Arasta Bazaar’a gittik ordayken ezan okunmaya başladı o sırada bir
mağzadaydık ve Yeseung ezanı duyar duymaz :” Namaz! Namaza gitmeliyiz değil mi?
“dedi.O esnada esnaf bize bir şeyler satmakla meşgulken hayırlı işler
çıkmalıyız dedim.Neden dedi namaz kılacağız dedim. “O da mı ?” diye sordu.Evet
dedimJ
Koştur koştur gittik ama koşarken aklımda cemaatle namaz kılınırken yabancıları
camiye almadıkları geldi.Ve haklı çıktım.Durumu Yeseung’a anlattım elinde
başıörtüsü üzgün üzgün :”Peki sonra giremeyecek miyiz?Nasıl olacak?” diye
sordu.O an hala bilmiyorum ama yanlış bir şey yapmış da olabilirim :( Görevliye benimle
girip giremeyeceğini sordum,namaz kılacaksanız ve o bir köşede oturacaksa
olabilir dedi.Ve biz Yeseung’ın gözlerindeki ışıltı ile içeri girdik.Vakit öğle
vakti …Yanımda durdu.Ona önce 4 rekat kılacağımızı söyledim.İslamiyetle
ilgileniyordu ama namazın nasıl kılındığını bilmiyordu.Zaten bize bakarak
yapacaktı .İlk 4 rekat sünneti o kendi bildiği gibi yaptı.Cemaatle kıldığımız
farzda ise bizi taklit etti.Namaz bittikten sonra okunan sureleri sonuna kadar
dinledi.Ve söylemeliyim ki namaz duası ederken öyle bir ağlama geldi ki..Ancak
umarım gerçekten çok yanlış bir şey yapmamışımdır.Herkes namazını bitirince
fotoğraf çekmeye başladı .Çıktığımızda çok mutluydu.Sürekli teşekkür etti.
Ardından tramvaya binip Beyazıt’a “Kapalı Çarşı” ya gittik.Yeseung, tüm kapalı
çarşı gezimizden şöyle bir sonuca vardı: Halı,takı,camlar ve gümüş eşyalar ,el
sanatları(çini),çaylar…:) Ordan Mahmutpaşa’nın o kalabalık sokaklarından yürüyerek önce Mısır Çarşısı
sonra Eminönü’ne gittik.Mısır Çarşı’sında amacımız Türk lokumu almaktı.Uğradığımız
ilk yerde müthiş bir karşılama vardı.Daha ağzımızı açmadan elimize lokumlar
tutuşturuldu.Yılardır giderim Mısır Çarşı’sına böyle bir şey görmedim.İŞTE!!
Bir turistle gezmenin yararları burada görülüyor:D:D:D O kadar ok lokum ikram
ettiler ki artık almalıydık:D Yeseung hala düşünürken satış yapan abi:”Kız bak
sen çok uyanık görünüyorsun “ dedi. Sonra da “Yoksa Kayserili misin ?” dedi.
Vee Yeseung bana sürekli ne dediğini soruyordu .Ama elbette bunların Korece’de
karşılığı yoktu gel de anlat.Ahh abi :D:D uyanıklığı anlatabildim ama
Kayserili’yi asla!! Aman nasılsa aynı kapıya çıkıyordu :):) Lokumları koyarken başladılar
bana soru sormaya:”Sen Kore’de mi yaşıyorsun? Nerden tanışıyorsunuz? Nasıl
buluştunuz?” …Biran önce kaçmalıydıııııkkkk…..O.o Sonra çaylara baktık ama çok
pahalılardı,almadık. Haha çaylara bakarken ben hep Yeseung ile Korece konuşuyordum,fiyatlarını
söylüyordum,ne işe yaradıklarını anlatıyordum .Satıcı başladı benle İngilizce
konuşmaya :D:D Etrafıma bakıyorum,donuk donuk bakıyorum kafam sonradan dank
etti:D:D “BEN TÜRKÜM!!:D:D” dedim.”Öylemiiii! Ya niye söylemiyorsun ?”dedi.Anlamadım
ki uzaktan Koreli gibi mi duruyordum.Mısır Çarşısından Eminönü’ne geçtik ,amacımız
Türk Kahvesi ve Kahramanmaraş Dondurmasına biran önce ulaşmaktı…Ama Eminönün’de
değil de Taksim’de bunu yapmak gerekiyordu ve biz de Galata Köprüsünde balık
kokusu ve rüzgar ile Karaköy’e saldık kendimizi.O kadar yorulmuştum ki,Yeseung
da tık yoktu :D ama ben fena durumdaydım o yüzden yürüyerek çıkmaktan
vazgeçtik.İstiklal’deki kiliseye de girdik .Dinlenmek için gibi oldu sonradan
:D sadece girdik oturduk ve çıktık :) Yeseung birkaç çay almak istiyordu özellikle elma çayı ama kapalı çarşıda
pahalı olduğundan başka yere götürdüm onu 14 lira olan çayları 12 ye indirttim
ve ona 12 lira vermesini söylediğimde “NEDEN?!” diye sordu.Pazarlık Korelilerin
pek alışık olmadığı bir durum :) Türk kahvesini iyi yapan yere ulaşalım diye İstiklal’de yürürken bir baklavacı
gördüm.Yeseung’a baklavayı anlatırken dedim gel bir bakalım.İçeride Türk
tatlıları vs de vardı.Baklava alması
zordu çünkü uzun bir yolculuğa çıkacaktı ve para da çok harcamak
istemiyordu.Ordakilere rica ettim.Bir tane tadımlık verebilirler mi
diye.İkimize de ikişer tane tadımlık verdiler.Ama öyle bir tadımlıktı ki
anlatamam.Tadı hala damağımda.Yedikten sonra Yeseung cüzdanını çıkardı :) “Ne yapıyorsun?
Yeseung bu ikram,hediye!” dedim.Yeseung’ın tepki yine belli :”Neden? Nasıl?”
Çooook teşekkür ederek ordan çıktık veeeeeee artık Türk kahvesi içmeli
kendimize gelmeliydik.Muhteşem bir Türk kahvesi içtik.Uzunca dinlendik.Ama
yasak olmasına rağmen orda sigara içenlere sinir olduk O.o Orda bir karar aldık:
Yeseung akşam Galata Kulesine çıkmak istiyordu ve akşam saat 21.00 da
oluyordu.Bu da daha 3 saat var demekti.Benim Korece hocam ile görüştükten sonra
ayrılacaktık.Yarın da o yalnız takılacak ve akşam 19.00 da Avrupa’ya uçacaktı. Kahvemizi
içerken bana Kore’den getirdiği hediyeleri verdi :) Kore çayı maskesi ve vücut sabunu …Kore’nin kozmetik ürünleri meşhur!!Malum güzellik takıntıları var azcık :) ve benim meşhur defterime güzel hatıralar yazdı (^.^). Çıkıp Shim hocaya gittik,Kim hocam da ordaydı.Güzel bir sohbetten sonra ben
dersimi ekmiş olarak Yeseung’la çıktım.Ben namaza gidecektim o da artık yalnız
gezecekti .Ayrılırken sıkıca sarıldık birbirimize…Tekrar geldiğimde yine
seninle gezmek istiyorum dedi…:) Benim için çok güzel bir tecrübe oldu.Gerçekten çok yoruldum ama çok
memnundum…Yüzüm uzun süre bu tecrübe ile gülümseyecek.Seni tanıdığım için çok
mutluyum Yeseung :):) Umuyorum Ramazan’da buraya geldiğinde ben de burada olurum sevgili arkadaşım …
Saranghae 사랑해!! ^^
2012년 6월 21일 (21 Haziran 2012)